MEVLÂNÂ
CELÂLEDDÎN-i RÛMÎ (30
Eylül 1207-17 Aralık 1273)
İslam alimlerinin ve evliyanın
büyüklerinden. Asıl adı Muhammed’dir. Lakabı Celâlettin olup, Anadolu’ya gelip
yerleştiği için, Rumi diye anılmıştır.
Ayrıca Molla,Hünkar,Hüdavendigar,Sultan-ül-aşikin,Sultan-ül-Mahbubin,Mollay-ı Rum gibi lakaplarla da anılmış olup, Mevlana diye meşhur olmuştur.
Ayrıca Molla,Hünkar,Hüdavendigar,Sultan-ül-aşikin,Sultan-ül-Mahbubin,Mollay-ı Rum gibi lakaplarla da anılmış olup, Mevlana diye meşhur olmuştur.
Mevlana, efendimiz demektir. Soyundan
gelenlere Çelebi denmektedir. Babası Sultan-ül-ulema Muhammet Behaeddin Veled,
annesi Mümine Hatun’dur.
Soyu baba tarafından hazret-i Ebu Bekr-i
Sıddık’a, anne tarafından İbrahim Ethem hazretlerine ulaşmaktadır.
1207(H.604)senesinde Belh şehrinde doğdu. 1273(H.672)senesinde Konya’da vefat
etti.
Mevlana her şeyden önce olgun, alim ve veli bir
Müslüman’dır.Onun başkalarını, doğudan ve batıdan çeşitli din
,mezhep, meşrep sahibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan
sevgisi,gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları mensup olduğu İslam dinin
yüksek ahlak telakkisinden bazı numunelerdir.
Mevlana, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak aşığıdır. İlmi teşbihleri,sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. O bir tarikat kurucusu değildir. Yeni usuller ve ibadet şekilleri ihdas etmemiştir.
MEVLANA’NIN ESERLERİ
Mevlana, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak aşığıdır. İlmi teşbihleri,sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. O bir tarikat kurucusu değildir. Yeni usuller ve ibadet şekilleri ihdas etmemiştir.
MEVLANA’NIN ESERLERİ
DİVAN-I KEBİR
Divan-ı kebir “büyük divan”Gazel ve rubâîlerden meydana gelmiştir. Beyit adeti 40.000 i aşmaktadır. Eser çok geniş bir hacme sahip olduğundan Dîvân-ı Kebîr, gazellerde genellikle Şems, Şems-i Tebrîzî mahlasları kullanıldığından Dîvân-ı Şems, Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî adıyla anılmaktadır. Mevlana’nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Şiirlerin çoğu Mevlânâ’nın Şems ile buluşmasından sonraki döneme aittir. Dili Farsça olmakla birlikte, Mevlana Divanının içinde az sayıda Arpaça,Rumca,Türkçe şiire de yer vermiştir. Gazellerde mahlas olarak Selâhaddin (Selâhaddîn-i Zerkûb), Hüsâmeddin Çelebi isimlerine de rastlanır. Ayrıca “Hâmûş” mahlasının kullanıldığı şiirler de vardır. Bunlardan daha çok zâhidâne olanlarının ilk dönemde söylendiği sanılmaktadır. Eserdeki rubâîler ayrı bir kitap olarak da derlenmiştir.
MESNEVİ
Ediplerin teriminde Mesnevi, iki mısra bir kafiyede vezin bakımından birlik gösteren,kafiye yönünden başka başka olan şiirlere denir. 6 ciltlik Farsça bir eserdir. Aruzun fa’ilatün fa’ilatün fa’ilün kalıbıyla yazılmıştır. İçerisinde 25618 beyit vardır. Mesnevi’yi Hüsameddin Çelebinin isteği üzerine yazmıştır. Katip Çelebi Hüsameddin Çelebi’nin söyleyişine göre Mevlana Mesnevisinin beyitlerini otururken, sema ederken,hatta yürürken söylermiş. Şuanda bu Mesnevi Mevlana müzesinde sergilenmektedir. En eski Mesnevi Nüshası olmasına karşın en sağlam nüshadır. Eser tasavvufî düşüncenin bütün konularını içermekte ve İslâm kültürünün en önemli eserleri arasında sayılmaktadır.
MEKTUBAT
Bu eser Mevlana’nın kendi çağdaşlarına yazmış olduğu 147 adet mektuptan ibaret olan mektuplar mecmuasıdır. Onun iki nüshası İslambol Üniversitesi kütüphanesinde mevcut olup Mevlana’nın mütekitlerinden Mehmet Feridun Nafiz(Uzluk) tarafından bastırılmıştır.
Bu mektuplar arasından 3 mektup Eflakı menakıbında görülmektedir. Onlardan birisi Mevlana tarafından, Selahattin’in hastalığı zamanında olup halini,hatrını sormak üzere yazılmış olup bu kitabın 4. Bölümünde derecelendirilmiştir. Diğer 2 mektubu, Mevlana,Sultan Veled’le Selahattin’in kızı olan zevcesi Fatma hanım arasında vukua gelen bir kırgınlık zamanında yazılmıştır. Mevlana kendi el yazısı ile özür dileyen mektubunu Fatma Hatun’a ; öğütü ihtiva eden diğer bir mektubu da Sultan Veled’e yolladı. Mevlana bu mektupları yazarken edebi mektup yazma kurallarına uymamış konuştuğu gibi yazmıştır. Konuşmalarında mevki ve memuriyet isimleri nadirdir. Mektup yazdığı kişinin tarzına hangi hitap şekli yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflarla hitap etmiştir.
FİHİ MA HİF
Bu kitap Mevlana’nın takrirlerinin mecmuasıdır. Mevlana bu takrirleri kendi meclislerinde beyan etmiş,oğlu Sultan Veled diye ün alan Bahaeddin ,yahut müridlerinden biri onları yazmış,böylelikle meydana gelmiştir. 61 bölümden meydana gelmektedir.Eserde cennet ve cehennem mürşit ve mürid dünya ve ahiret gibi konular işlenmiştir.Kitabın bölümlerinin çoğu halin gereğince ortaya atılmış konulara dair sorularla bunlara verilen cevaplardır Bu bakımdan kendinden öncekiyle ilgisi yoktur. Bir kısmı da Muineddin Süleyman Pernaveye hitapdır.
Bölümlerle Meclisler’in konusu, onların sonuçları,umumiyetle ahlaki meseleler,tarikat,irfan,tasavvuf nükteleri,Kur’an ayetleri,peygamberin hadisleri,şeyhlerin sözlerinin şerhi izah edilmiştir.
Kitabın içerisinde Mevlana Sultan-ül-ulema’nın Tebrizli Şemseddin’in Burhan-ı Muhakkık’ın Salahaddin-i Zerkub’un isimlerini anıyor; bazen onların sözlerinden nükteler naklediyor.
MECLİS’İ SEBA’A (YEDİ ÖĞÜT)
Mevlana’nın vaaz ve sohbetlerinde yaptığı konuşmalardan ibarettir. Yedi meclisinin yedi vaazının not edilmesinden meydana gelir. Vaazları Çelebi Hüsamettin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş, ancak özüne dokunulmamak şartıyla eklemeler yapılmıştır.Vaaz ve sohbetlerindeki konuşmalarda konuyla ilgili âyet ve hadislerin açıklanmasının yanı sıra Senâî, Attâr gibi şairlerin şiirlerine, Meŝnevî’de anlatılan bazı hikâyelere ve Dîvân-ı Kebîr’den şiirlere de yer verilmiştir. Eser, Feridun Nafiz Uzluk tarafından Üsküdar Selim Ağa Kütüphanesi’ndeki 788 (1386) tarihli nüshası esas alınarak iki defa neşredilmiştir. İlkinde bir giriş yazısı ile Türkçe tercümesi bulunmakta, ikincisinde Uzluk’un 108 sayfalık notu ve M. Hulusi’nin Türkçe tercümesi yer almaktadır. Daha sonra Uzluk neşrinin İran’da ayrı basımı yapılmıştır. Kitabı ayrıca Rizeli Hasan Efendioğlu Türkçe’ye çevirmiştir. Kitabı Tevfik Sübhânî de Konya Mevlânâ Müzesi’ndeki (1352) tarihli en eski nüshasını esas alarak neşretmiştir. Abdülbaki Gölpınarlı Konya nüshasını esas alıp eseri Türkçe’ye çevirmiştir .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder